1 Mart 2010 Pazartesi

stres topu



Kavuşacağımız için çok heyecanlıydım. Hayatım boyunca en fazla onu istemiştim. Küçükken insanların elinde görürdüm, çok kıskanırdım. Çok güzeldi, çok masumdu. Hep bir tane stres topuna sahip olmayı düşlemiştim. En sonunda nasıl olduğunu bilmiyorum ama evimize bi tane sarışın stres topu girdi. Tabi eve ilk girdiğinde biz bunu tanıyamadık. Futbol topu sandık hunharca tekmeledik ama hiç sesini çıkarmadı zavallım. Belki yüreği parçalanmıştır, belki kalbi ezilmiştir, anlayamadık. Ne rengi soldu ne de parça pincik oldu, dayandı garibim.

Onunla mutlu mesut yaşıyordum. Stres topumu cebimden, çantamdan hiç ayırmıyordum. Stres topu nereye ben oraya. Nerede kale oraya şut hesabı düzeyli bir ilişkimiz vardı. Zaman geçtikçe iyice alıştım ben bu topa. Yatıyorum elimde stres topu, yemek yiyorum elimde stres topu, afedersiniz sıçıyorum elimde stres topu. Topsuz bir hayat düşünemiyordum. Sevgilim bu durumdan iyice kıllanmıştı. nasıl kıllanmasın ki! bir elimde sevgilimin eli, diğer elimde stres topu taşıyordum. Zamanla sevgilimi kıskanmamaya, onunla ilgilenmemeye başladım. Çünkü stres topum vardı, hiç bir şeyi umursamıyordum. Mutluydum, huzur doluydum. Tabi bu duruma daha fazla dayanamayan sevgilim beni terk etti. Ama olsun, ne de olsa stres topum vardı.

Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra farkettim ki stres topu beni kendisine bağlamıştı. Derslerime çalışamıyordum, geceleri uyuyamıyordum. Arkadaşlarım artık gitgide benden nefret etmeye başladılar. "ahmet kendini iyice kaptırdı ha" , "ahmet çok iyi bi çocuktu, neden böyle oldu anlayamadık" , "in ahmet we trust" diye söylenmeye başladılar. önceleri onlara çok kızıyordum, sonuçta bu benim hayatım, Ben stres topumla çok mutluydum. Fakat aynaya baktığımda durum hiç öyle düşündüğüm gibi değildi. Göz altlarım morarmış, dişlerim sararmış, saçlarım iyice dökülmüştü. Kendimi kaybetmiştim. Adeta bir uyuşturucu bağımlısı gibiydim.

Ondan kurtulmak için çok uğraştım. Ona dokunmamak için tespihe başladım, olmadı. Tırnaklarımı yedim, olmadı. Alkole başladım, o da olmadı. Ne yapsam ne etsem, olmuyordu. Stres topu diye evime soktuğum, koynumda beslediğim nesne, beni kendisine bağlamıştı. Ondan uzak kalmak beni geriyordu. Stres topum olmadığı için çok mutsuzdum. Acılarıma daha fazla dayanamayan Mustafa, eve sarhoş geldiği bir gece " ehh sıçarım topuna da stresine de lan" diyerek stres topunu alıp pencereden fırlattı. Çok ağladım. Sonra Mustafa " ne ağlıyorsun lan, ne ağlıyorsun" diyerek bana bağırdı. Odama girip, yorganın altına girdim. Mustafa gelip kapıyı tekmeleye başladı. " yeter lan bana çektirdiklerin yeter" diye bağırdı. Alt katta kavga olduğunu duyan Fulden gelip Mustafa'yı sakinleştirdi.

Sonra ben Erdal'ı aradım, biz bi güldük, bi güldük...

Hiç yorum yok: