29 Nisan 2010 Perşembe

saçma ve barut meyhanesi



Elinden sigarasını düşürmezdi Mümtaz Amca, sandalyesini çekti ve üstüne çıktı. “Bana bakın güzel kardeşlerim” dedi. Bir anda bütün Karınca meyhanesi sakinleri dikkat kesildi. Yine rakıyı fazla kaçırmıştır, yine mezeyi bozuk bulmuştur. Asla memnun olmazdı Mümtaz Amca ama saygı görürdü etraftan. Dedesi cumhuriyet karşıtı, “zararlı cemiyet” diye bilinen bir örgütün kurucusuydu. Ancak Mümtaz Amca için bunun bir önemi yoktu, onun için hayat yosun tutmazdı. Sürekli okur, düşünür ve tartışırdı.

“ Önce Orhan Baba'dan birşeyler çalın” dedi. O konuşurken Orhan Gencebay çalsın isterdi. “Orhan Gencebay” derdi, “ benim için bitkisel hayatta yaşanan bir aşk gibi”. Biz anlamazdık, kimse anlamazdı Mümtaz Amca'yı ama güzel konuştuğundan emindik. Mümtaz Amca iki kere evlenmişti. İlk eşinden bir kızı vardı. İsmi “ Gönül”, şimdi 32 yaşında ve bir şirkette halkla ilişkiler müdüresi olarak çalışıyor. “ İlk eşimi çok severdim ama ikincisine aşıktım” derdi. Aşkla ilgili birşeyler söylediği zaman hepimiz dikkat kesilirdik. Aşk bizim için dört işlem kadar basit ve önemlidir, derdi.

“ Neden ölümden korkmuyoruz” diye başladı söze. “ Çünkü ölümü ayrılık gibi düşünüyoruz. Fakat yanılıyoruz. Ölüm ayrılık gibi değildir dostlarım. Sonsuz ayrılık derler ama o da çok şairane. Ölüm ayrılık değildir dostlarım. Ölüm ayrılığın bir formu da değildir. Ayrılık, kendi başına, bir biçimde üzerine yorum yapılacak bir durumdur. Anlamlandırılabilir ve hatta kendi payımıza bir sonuç dahi çıkarabiliriz. Ayrılmak veya birleşmek, başlamak ve bitirmek farketmez. Fakat ölüm anlamlandırılabilir bir durum değildir. Ölüm üzerine konuşacak birşeyimiz yoktur. Ölen ölmüştür. Katil doğa ise maktul üzerine yorum yapmanın gereği yok. Ne yapacağız tutup ağaçlar veya dalgalar için hapishaneler mi üreteceğiz? Ölüm için kederlenmek bizim doğamazda var dostlarım”. “Neden ayrıldık ki? Deriz”. “Neden öldü ki? Değil”.

“ Yanılıyorsunuz Mümtaz Amca!”. Birden çıkmıştı ağzından Cihan'ın. “ Bir şeyin bitmesi için illa ki “the end” yazısı gerekmez. Bir maç bittiğinde yapılan yorumlar gibidir, daha aklı başında, fanatizmden uzak. Sadece burası için değil, insanlık için ve insan yüce bir varlıktır. Varoluşumuz bundandır. Bu yüzden daha fazla saçmalamayın ve sandalyenize oturun!”

Korkmuştuk, sinmiştik. Daha kötüsü de hiç birşey anlamamıştık. Mümtaz Amca oturacağı sırada ceketinin cebine soktu elini ve silahını çıkardı. “ Ben ayrılıkları da insanlar kadar seviyorum” diye bağırdı. Peşi sıra üç patlama sesi... Cihan kanlar içinde kafasını tarator tabağına soktu. Bir süre sonra nefes almadığı anlaşıldı. Ya taratoru beğenmemişti ya da ölmüştü. Kim bilir.

28 Nisan 2010 Çarşamba





“Ya iki bira içelim öyle gideriz”. Tepki yok. Vay anasını tam konsantreyiz. Serin bir ankara akşamında başlayacaktık müsabakaya. Ben yepyeni kırmızı kramponlarıyla, çakma mençıstır formasıyla takım arabasına doğru yol almaktayım..

Maç öncesi takım arkadaşlarımla tanıştım. Takım arkadaşlarımın yarısı keldi, ben dahil, diğer yarısı ise mustafaydı, ben hariç. Kondisyoner ümit ağbiyle saha etrafında bi tur attık. Tur esnasında kondisyonerim “bak buradaki araziler babamındı”, “bak bu daireler şimdi nereden baksan 600 milyar” gibi beni pek enterese etmeyen bilgilerle kafamı doldurdu. Sonra kondisyoner ümit ağbiyle kayısı ağacına saldırmayı düşündük. Benim kramponlar yepisyeni olduğu için ağaca ümit ağbi çıksın istedim. O da “ ya neyse şimdi düşer bi yerimi kırarım” diye caydı hemen. Evet, ikimizde dalma konusunda birbirimize güvenmiyorduk.

Her neyse, maç için hazırlıkları tamamladık ve sahaya çıktık. Ben, alanzinho mustafa, karpatların doktoru, cantona emre, bi de diğer mustafalar. Karşı takımı siktir et. Takım teknik direktörü Ümit ağbi, iki bira alıp banka oturdu. Ve müsabaka başladı;

Buradan sonrasını direk olarak aklımdan geçenler şeklinde yazıyorum, çünkü bir süre koştuktan sonra konuşacak halim yoktu:

“beyler boştayım”
“mustafa pas versene göt”
“emre kaçıyorum”
“doktor verkaça girelim”
“lan pas versenize”
“hassiktir dalağım patladı”
“kaleci çık, ben kaleciyim”
“kale sıkıcıymış amına koyim”
“doktor kaleye biraz sen geçsene”
“levent ağbi leş gibi bira kokuyorsun”
“iyi vurur! Hassiktir harbi iyi vurdu”
“olm iki bira içseydik ya”
“çok susadım lan”
“off belim”
“haa bacağım koptu”
“ohh be bitti”

ohh be duş almak gibisi yok hehe.