7 Aralık 2010 Salı

İki Alarma Uyanmayan Adam



Ankara'da soğuk bir gece yarısı, hem de çok soğuk. Etrafta polislerden başka kimse yok. Yalnızca ben ve polisler, bir de polisin kırmızı mavi lambası.

Kaldırımın yola yakın kısmından yürüyorum, diğer taraf duvarlara tutunarak yürüyen sarhoşlara ait. Bir kalabalık gözüme çarpıyor. Tek sıra dizilmişler. Üzerlerinde atkılar, bereler ve kalın arsene wenger montları. D&R'ın kapısından başlayarak caddeye doğru uzanıyor güruh. "Ulan bu soğukta, hem de gece yarısı imza günü düzenlemek hangi mazoşist yazarın fikri?" diyorum.

Yönümü onlara çeviriyorum. Yaklaşıyorum, yaklaşıyorum, yaklaşıyorum. Yaklaştıkça insanların gözlerindeki morlukları farkediyorum. Dişleri sararmış, saçları dökülmüş, kilolu insanlar görüyorum. Bir zombi filminde gibiyim. Hemen elimi silahımın kabzasına atıyorum ve birini yakaladığım gibi duvara yapıştırıyorum. Kimse tepki vermiyor, sıra düzenleniyor ve herşey aynen devam! "Ne yapıyorsunuz lan siz gece vakti burada?" diyorum. "wooww ağbii" diyor tip. "wow ne lan it!" diyorum, herkes gülüyor. Herkes gülüyor ve ben korkuyorum, koşuyorum, kaçıyorum hem de götüme vura vura. Bir solukta yatağıma atlıyorum. "Nerdeyiz lan biz!" diyorum. Neresi burası? Hani saat 9'dan sonra kimse sokakta olmazdı. Hani pijamalarımızı giyecektik güneş batınca. Kim bu insanlar? Ne istiyorlar Ankara'dan. Yoksa güzide kentimizin düzenini bozmaya gelen, kendini bilmez İstanbul, İzmir çakalları mı?

Hemen internete girip, arkadaşlara "çok acil lan" isimli bir eylem planı gönderdim. İlk aşama olarak facebook isimli internet sitesindeki profillerimizi, modern mimarinin oryantalizm ile harmanlanmış yapıtı olan "Atakule"nin fotoğraflarıyla donattık.
İkinci olarak sadece silah kabzası taşımamamız, artık silahın diğer parçalarını da almamız gerektiğine oy birliğiyle karar verdik.
Üçüncü olarak, bundan sonra hepimiz birimiz, birimiz biramız.

Eylem planını gönderdikten sonra internette ufak çaplı bir araştırma yaptım. Google isimli internet sitesine "vov" yazdım. Google isimli internet sitesi küstahlaşarak, "wow" demek isteyip istemediğimi sordu. Bende kendi kendime, aslında mantıklı lan, ben oraya türkçe "vov" yazdım, sonuçta adamlar kendi aralarında ingilizce konuşuyorlar, o zaman oraya "wow" yazmak gerekir, dedim.

İşbu yazar hikayenin sonunu getiremedi. Çok soğuk bir Ankara gecesinde, kuyrukta oyunlarının çıkmasını bekleyen insanların azmi karşısında şaşkına dönmemek elde değil. Ben de döndüm haliyle.

Hiç yorum yok: