1 Ekim 2009 Perşembe

SONRADAN GELEN

Sonradan gelmek ne fena ulan. Dikkatler üzerinde oluyor ulan çok kötü ya. Dikkatler üzerimde olsun, on numarayım, süpersonikim diyorsan güzeldir ancak bunu istemeyenler için skimsonik bir hal alıyor. Mesela ben sonradan gelen olunca çok sıkıcı oluyor. Hep bir umut yüze bakmalar, hadi yeni geldin bir espri yap, bir şaka yap filan. Ben selamımı verir, geçerim köşeme. Bir anımı anlatayım, bak nasıl inanacaksın bana.

Küçükken Erdal B.çekmecespor da top tepiyordu. Her gün-akşam antremana gidiyordu. Forması vardı, kramponu vardı, tozluğu vardı. (Evet, ne yazık ki vardı). Erdal küçüktü ama ben daha küçüktüm. Afedersiniz götten bacaktım. Her akşam Erdal'ı terli terli, yorgun argın eve gelmiş görünce canım çekiyordu. Erdal futbol oynarken ben neden evde şairin vermek istediği mesajı düşüneyim ki? Doğal olarak mesaj iletilemiyordu. İnat ettim, allam ettim kullem ettim, her gece bağrımı gere gere isyan ettim, önümde duran hemen hemen her nesneye futbol topu gözüyle baktım. Yakarışlarıma dayanamayan babam, açtı kollarını, “ senden futbolcu olmaz kocakafa heuehueh” dedi. Annem babamın söylediklerine sinirlenince semt pazarından gitti plastik top aldı. Sabah akşam evin önünde top teptim. Cam, pencere ne var ne yok yıktım geçtim. “ burası ali samiyen mi anunagoyim” diyenleri ciddiye almadan sürekli vurdum. Vurdukça coştum, coştukça daha sert vurdum. Ve bir gün patlayan plastik topun yarısını kafama yerleştirmiş gezerken, aynı zamanda çekmecesporun teknik direktörü olan adnan amca bende ki cevheri farketti. Bu çocuk futbol için gelmiş dünyaya, diye düşündü. Yarın gel takımla çalışmalara başla, dedi. Sevinçten gözüme uyku girmedi. Sözleşme imzalarken basına neler söylemem gerektiğini düşündüm durdum yatakta.
Gel zaman git zaman ben takımla çalışmalara devam ediyordum. Hep top topluyordum. Olsundu, o da yeterdi bana. Bir hafta bu erdalların dangalak takımı bir maçı kaybetti. Ben yedeğin yedeği olduğum için anca tribünde oturdum. Yenilgiye sinirlenen Adnan amca, soyunma odasında esti gürledi. Sizlerden bir halt olmaz, dedi. Futbol sonunda çekmecesporun kazanması gereken bir oyundur, dedi. Konuştukça sinirlendi, sinirlendikçe coştu. Ve cezayı kesti, haftaya yedekler oyuna çıkacak! Ben de yedeğin yedeği olduğum için doğal olarak o maç yedek olacaktım. İşte beklediğim vakit gelmişti. Bıkmadan, usanmadan çalıştığım, gecemi gündüzüme katıp azimle istediğim forma şansı sonunda karşıma çıkmıştı.
Ve maç başladı sevgili seyirciler...
Yedek kulübesinde takımın en hırslı oyuncusu olarak yerimde duramıyordum. Pas versene lan! Koş laaaan koooooşş! Diye diye kendimi yırtıyordum. Aslında adnan amca beni farketsin istiyordum. Gör beni hocaaaa!
Ve ilk yarı sona erdi sevgili seyirciler...
Ve beklenen an geldi sevgili seyirciler, yeni yıldızımız, ahmet oyuna giriyor.
Oyuna dahil olmadan önce, adnan amca kenarda gerekli talimatları verdi. Şu kaptan var ya, işte onu tutacaksın ahmetcim. Sert oyna, kır ayağını gibisinden birşeyler söylüyordu. Bir sürü şey söylemişti, ben sadece kaptanı tut kısmını anlamıştım. Neyse oyuna girdim, kaptanın yanına koştum, arkadan formasını yakaladım, gel buraya köpeeeek! O bacakları eline vericem senin ibneeee! Sahada futursuzca koşuyordum, kaptan nereye, ben oraya. Kaptanda kaptan yani, kallavi bir herifti. İki katım kadardı. Sahanın içinde kafam karışıyordu, top ayağama gelince mala bağlıyordum, maldonado'nun 10 yaşındaki haliydim, hemen yanımdakine topu veriyordum. Top onlara geçtiği zaman, sürekli bana “kaptanı tut” diye bağırıyorlardı. Pavlov'un köpeği olmuştum. Kaptanı tut diyorlardı, hedefe kilitlenip, koşuyordum. Sümük gibi yapışmıştım herife.
Ve son düdük...
Skor 7-0 gibi net bir skor. Brüt bi 15 olurdu heralde.
Benim futbol hayatımda orada bitti işte, sonradan gelene çok umut bağlamışlardı.
Sonradan gelene çok güvenmeyin dostlarım, bu kadar.

Hiç yorum yok: